Zamane Hastalığı

Salih Zengin'i yıllar önce Zaman gazetesinde  haftasonu yazdığı yazılardan hatırlıyorum.Esprili ve zekice yaklaşımla çok doğru tespitler yapar ve akıcı bir dille yazardı.Hem gülerdim hem de yeni bir şey öğrenirdim mutlaka yazılarından..Yanlış hatırlamıyorsam o dönemde gezdiği yerler hakkında yazardı..Şimdi ne yapıyor diye merak edip twitterda arayınca artık gurme yazıları yazdığını öğrendim..

Aşağıdaki yazısındaki tespitler de çok tanıdık..Ben de insanların gösteriş merakından,ne yaptığını gösterme merakından anı ıskaladığını düşünmüşümdür.Bu meraktan uzaklaşıp gerçekten kendimiz için yediğin yemeğin ,gittiğin mekanın,manzaranın keyfini çıkarmaya çalışsak daha doyurucu olur sanırım..
Gezilerde ben de kendim olmayan fotolar çekmeyi seviyorum,yıllar sonra o an ile ilgili hatırlamayı kolaylaştıracak güzel bir anı olduğu için,onun dışında facebookta,twitterda her gittiği noktanın konumunun belirtilmesinin,yediğinin içtiğinin fotoğrafının koyulmasını-özel bir amacı yoksa- itici buluyorum.



http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-34342-gezdim-cektim-gormedim.htmlGezdim çektim görmedim

17 Aralık 2012 / H. SALİH ZENGİN
Bir süredir, yediğimiz yemeğin tadına varmak, güzel manzara karşısında iç geçirmek, dostlarımızla oturup saatlerce sohbet etmek yerine her anın fotoğrafını çekmekle meşgulüz.

İlginç saç

Gecenin bir yarısı canınız gülmek isterse twitterda Ömer Çelakıl yazın ve saçıyla ilgili yapılmış esprilere bakın,millet döktürmüş.Hakaret etmeden yapılan  güzel espriler var aralarında :)

ErAy Güneşer @ErAyGuneser
Ömer Çelakıl her şeyin şifresini saçlarında saklıyo bence. Kafasına kedi koy, kaybolur.

Afra Sıla @silaafra
Babası ksa kestr annesı yandn ayr sevglsı kıvrck olsn arkdsı sal gtsn bırı de topz yap dedgı ıcn ömer çelakıl ın durumu

Yaşasın kar yağıyor..

Mevsimin ilk karı merhaba dedi
Hem de ne merhaba ! Maşallah tüm hızıyla yağıyor,benim de pencere mesaim başlamış oluyor.
Tekrar tekrar cama koşuyorum,"hemen bitme kar ne olur yağ"  der gibi.
İşyerindeyken-geçen sene çalıştığım zaman ; " tam evde kaloliferin önünde koltukta sıcak çay içip karı izleyeceğimiz zaman" der hep o hayali yaşatırdık zihinlerde..Allahıma şükür :) şimdi o hayalin içindeyim.
Geçici olarak iş hayatıma ara verdim evdeyim başka hayaller peşinde koşup hazırlık yapıyorum bir taraftan da evde olmanın keyfini yaşıyorum.

Fonda iki şarkı var, her yerde kar var ,Nilüfer

yollar

Yollar uzun ve yağmurlu ,trafik de çileli bile olsa ;insanın sonunda ulaşacağı sıcak bir evi olması geçiriyor tüm yorgunlukları...Yoksa neden uzun uzun koşar adımlar atayım yol boyunca.
Ne mutlu ve şükürler olsun.

Tv arşivi

Tv Arşivi diye bir site var, bence süper.Kaçırdığım tv programlarını arama motorlarından birinde arar bir sürü sayfaya tek tek bakarak bulmaya çalışırdım,çünkü arama motorunda çıktığı halde aslında video yüklenmemiş olabiliyor.Her tv kanalının da adam gibi arşivi olmadığı için bazen gereksiz vakit kaybediyordum.Son aramalarımda bu site çıkmaya başladı karşıma.
En güzel yanı, tv de program yayınlnırken aynı anda buraya da yüklenmesi,yani Tv'de kaçırdığım programı bir ya da iki saat sonra burada bulabiliyorum.Her kanal her program var sanırım,ne aradıysam çıktı.
Tek kötü yanı dakika dakika yüklemesi,ve reklamların da kayda alınması :(



Başka gündemler de var!


Habertürk televizyonunda Pelin Çift çok güzel programlar yapıyor, güzel derken neyi kastediyorum ;
merak uyandıran ama az bilinen konularda uzmanlar buluyor ,zor konuları iyi sorular yönelterek işliyor.Aslında sadece sanki kendi merakları doğrultusunda konular buluyor ve kendi kafasını kurcalayan sorular soruyor gibi görünse de hem konular hem de sorular aslında sessizliğin sesi gibi...Tüm programlarından mutlaka faydalı bilgiler ediniyorum hem de  zihni açan sorulara şahit oluyorum.Özellikle din ve tarih konularında yapılan programlar benim en çok ilgimi çekenler.
Programın ismi öteki gündem.En son 16 Kasımda İslamiyet'te mezheplerin nasıl ilk ortaya çıktığını anlatıyor.
İzlemek isterseniz netten tv arşivi diye bir site var,ordan bulabilirsiniz.

ahkam keserim

Dücane Cündioğlu, bence edebi felsefe yapıyor  ve hiç ilgimi çekmiyor,
yazıları da fazla süslü,kelime oyunlu,zorlama ve bazen de fazla romantik ve melankolik geliyor.
Neden bu kadar çok takip edeni var henüz idrak etmiş  değilim.Sanırım henüz onların anladığını ben anlayabilmiş değilim.
Yazdıklarının tasavvufla ilgisi varmış gibi görünmesine rağmen bence hiç ilgisi yok.

İzliyorum

Dizi izlemeyi seviyorum, ama televizyon karşısında dizi izlemenin artık işkenceye dönüştüğünden beri, dizileri netten takip ediyorum; genelde yayınlandığı günden bir iki gün sonra izlediğim için de gerçekte hangi gün yayınlandıklarını bazen şaşırıyorum.
Behzat Ç ve İşler Güçler bölüm kaçırmadığım diziler,bunların dışında düzenli takip ettiğim dizi yok.
Kıvanç Tatlıtuğ 'un oyunculuğu hakkında o kadar çok övgü duydum ki, nerdeyse bölüm sayısı  50'ye gelmiş dizinin hiçbir bölümünü ilgimi çekmediği için şimdiye kadar izlememiş olmama rağmen ,övgülerin kaynağını merak edip dizinin ilk ve son bölümlerini izlemeye karar verdim ,gerçekten gittikçe performansı artan çok iyi bir  oyunculuğu varmış,hatta dizi sardı,ilk 7 bölüm ve son 3 bölüm izledim, ama sonra  konunun aynı şeyler etrafında dönüp durduğunu görünce ,izlenecek bir çekiciliği kalmadı benim için.

İşler Güçler de son üç dört bölüm resmen sulandırdı.İlk bölümlerde yeralan zeki esprilerin yerine bol bol
belaltı esprilerin suyunun çıkmış halini izledim bu yüzden eskisi kadar zevkle izleyemiyorum diziyi.Sanki malzeme bitti de,beğenilen kısımları çevirip çevirip farklı zamanlarda tekrar önümüze sürüyorlarmış hissine kapılıyorum ki bence malzeme bitecek gibi değil...Murat Cemcir'in ve Burak Satıbol'un oyunculuğu bile tek başına diziyi benim için izlenebilir kılarken,esprilerin düzeyi de düşmesse tadından yenmez..

Elfida

Söz : Haluk Levent-Emrah Aydoğdu - Müzik: Ömer Faruk Güney
Emekçilerinin yüreklerine sağlık,sözleri de özel,müziği de.
Şarkının ismi Elfida, çok hüzünlü bir şarkı,yazılış öyküsü bu hüznün kaynağı aslında ama bundan bahsetmeyeceğim ,sebebi; konusunu netten okudum ,Haluk Levent'ten duymadım ,gerçekliğini tam olarak bilmiyorum.
Şarkıyı  farklı bir yorumcudan hatta sıradışı birinden dinledim,resmen çarptı.

Sen



çıkmayan sesimsin
aradığım yüzsün
özlediğim ses...
şarkımsın ama
susma sebebimsin.
beklediğim baharımsın gelen kışımsın

Dua



Yazının tamamı, http://umutrehberi.wordpress.com/page/2/  sitesinde.Üzerine söyleyecek sözüm yok...


Bana duâ edin, size icâbet edeyim (duânıza cevab vereyim)! Şübhesiz benim ibâdetimden (yüz çevirip) kibirlenenler, yakında zelîl olan kimseler olarak Cehenneme gireceklerdir![Mü'min:60]

Candan, gönülden söylenen güzel sözler, duâlar, niyâzlar, yakarışlar, Hakk’a doğru yükselir. Hakk’tan başka kimsenin bilmediği, bir yere kadar varır, ulaşır. Temizlenmiş ve arınmış olan nefeslerimiz, hoş sözlerimiz, yücelir, yücelir, bizden armağan olarak ölümsüzlük, sonsuzluk âlemine varır. Sonra sözlerimizin, niyâzlarımızın sevabı, Allah’ın rahmeti eseri olarak kat kat çoğalarak bize gelir. Sonra da, kul, elde ettiklerine benzer sevabı, tekrar elde etsin diye, Allah, bize, yine onlara benzer sözler söyletir. İşte böylece, hiç durmadan, güzel sözler, ötelere yükselir, yücelere gider. Karşılığında rahmet iner, bu iki hal, sende, senin varlığında dâima olur durur. Kendinde olmaksızın, istiğrâk hâlinde edilen duâ, bambaşkadır. O duâ, duâ edenin kendinden değildir, kendinde bulunanın duâsıdır. Daha doğrusu, o duâ, gönülde bulunan Hakk’ın sözleridir. Aslında o duâyı Allah etmektedir. Çünkü duâ eden kul, kendinde olmadığı için aradan çıkmıştır. O duâ da Allah’tandır, kabul edilişi de Allah’tandır.[Hz. Pir Mevlana(ks)]

Rabbim, şu taş kesilmiş kalbi sen mum gibi yumuşat, iniltisini tesirli ve acınır bir hâle getir ki, feryâdına yetişenler bulunsun…

Duanın, ömrümüzdeki değeri pek yücedir. Hadîs-i şerîflerde açıklandığı gibi duanın bizzat kendisi bir ibadettir. Çünkü Kur’an’da Allah celle celâlüh tarafından emrolunmuştur. Hatta ibadetin hası, özü ve iliğidir. Dua dînin direği, rahmet-i ilâhiyenin anahtarı, göklerin ve yerin nûrudur. Hiçbir şey Allah nezdinde duadan daha makbul ve değerli değildir. Allah celle celâlüh kendisine dua edeni sever, etmeyene gazap eyler. O halde her vesile ile dua etmeli, küçük-büyük her şeyi Allah’tan dilemeliyiz. Dua sadece psikolojik bir rahatlama ve tatmin değildir. Bilakis fiilî ve maddî tesirleri her zaman görülen, faydalı, geçerli bir şeydir. Duanın başa gelen derdi, belayı kaldırmaya, gelecek olanı da önlemeye imkân ve selahiyeti vardır. O, Allah’ın saf saf dizili mânevî ordularından bir ordusu olup sevk edildiği yerde iş görür, bitirir. Dua mü’minin tesirli bir silahıdır. Dua, kazâ-yı mübremi, yani kesinlik kazanmış ilâhî bir takdir ve hükmü durdurur ve değiştirir. Kul dua edince muhakkak bir şeyler kazanır, onun duası karşılıksız bırakılmaz. Ya dilediği şey kendisine bahşolur ya bir günahı bağışlanır ya da sevabı âhirette verilmek üzere muhafaza olunur...

Emanet


Aşağıdaki yazı http://www.umutrehberi.com/ dan, tamamı için siteyi ziyaret edebilirsiniz, insana ilaç gibi gelen sitelerden,her ziyaretinizde gönül kapınızı biraz daha aralayanlardan...Allah razı olsun.

Şüphesiz Allah size, emanet (ve iş)leri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah bununla size, gerçek, ne güzel öğüt veriyor! Şüphe yok ki Allah (sözlerinizi, hükümlerinizi) hakkıyle işitici, (bütün yaptıklarınızı) hakkıyle görücüdür. [Nisa:58]
...
....
Malumâliniz üzre Mekke’nin fethi sırasında Allah Rasûlü, Kâbe’ye girmek üzere geldiğinde Kâbe anahtarı kendisinde bulunan Abduddâroğullarından Osman bin Talha kapıyı kilitlemiş ve anahtarı da Hz. Peygamber’e: “Allah’ın peygamberi olduğunu bilsem vermekten çekinmezdim.” diyerek vermek istememişti. Hz. Ali, osman’ın kolunu büküp anahtarı zorla aldı ve kapıyı açtı. Allah Rasûlü de Kâbe’ye girip iki rekat namaz kıldıktan sonra dışarı çıktı. Çıktığında amcası Abbas anahtarın kendisine verilmesini istediyse de bu âyetin inmesi üzerine anahtar Osman’a olay safahatıyla anlatılarak ve inen bu âyet kendisine okunarak teslim edildi. Osman derhal iman ediverdi. Demek ki önce iş bilmek; ehliyet ve liyâkat sonra sözüne sadık olmak… İnanç da onu taçlandırıyor.

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, emânetlerin zâyî edilmesini, dünyâ hayâtını kıyâmet sahnelerine çevirecek derecede büyük bir ifsat, bozulma sebebi olarak görmüştür. Bir toplantıda Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem etrafındaki sahâbilere birşeyler anlatırken, bir bedevî geldi ve

- Kıyâmet ne zaman kopacak? diye sordu.

Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem sözünü kesmeyip konuşmasına devam etti. (O kadar ki) oradakilerden kimisi (kendi içinden) “bedevîyi işitti ama, sorusundan hoşlanmadı”; kimisi de ” galiba işitmedi” diye durumu yorumladı. Derken Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem, sözünü bitirince

-” O, Kıyâmeti soran nerede?” buyurdu. Bedevî;

-Benim, buradayım ya Resulallah! dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber;

-”Emânet zâyi edildi mi Kıyâmeti bekle!” buyurdu. Bedevî;

-Emânet nasıl zayi’ olur? dedi. Resûlulhah sallellahu aleyhi ve sellem de;

-” İş, ehil olmayana verildi mi Kıyâmeti bekle!”buyurdu

Hayat-ı seniyyelerinde de böyledir. Resulullah efendimiz hicret buyururlarken de kılavuzu Abdullah bin Uraykıt müşrikti. Ama en iyi kılavuzdu. İşini en iyi yapan adamdı. Müslüman’dan seçmedi efendimiz. İşi en iyi yapanını seçti.

-Ölçü, kainatın efendisinden: “emanete riayetsizliği, bir kıyamet habercisi gibi değerlendirip işleri ehline vermek” Bu iş çok basit bir görevden devlet sorumluluğuna kadar böyle midir?

Kur’an-ı Kerim, peygamberlerin hal ve evsafıdır. Kur’an-ı Kerîm’i huşû’ ile okuyup tatbik edersen, kendini peygamberler ile, veliler ile görüşmüş farzet! Peygamber kıssalarını okudukça, ten kafesi, can kuşuna dar gelmeye başlar. Biz bu ten kafesinden ancak bu vâsıta ile kurtulduk. O kafesten halâs olmak için bu yoldan yani, tevhîd tarîkından başka çare yoktur. [Hz. Pir Mevlana]

- Can kardeşim sen bir de şu ayetleri ekle hikmete: İsterse kendileri ve yakınları aleyhine olsun, adaleti ayakta tutarlar. (Nisâ:135) Hatta bir kavme olan kinleri adaletten ayrılmalarına yol açmaz. (Maide:8) Buradan yayılan manayı münifi hayatın her alanına yaymak mümkün: ister partiye oy ver, ister memura kadro, ister marketten deterjan al, ister hatuna ayakkabı farketmez; o işi en iyi yapan kimse ona teslim etmeli, zamanı, kadroyu, mangırı, ömr-ü azizi isrâf etmemeli erenlerim.

- Nasibimizce anladık efendim payımıza düşeni: emanetler ehline verilmeli, adam kayırmaktan, torpilden, uzak durulmalı; cemaat ve tarikat mensuplarına dahi, bizdendir diye ehil olmadıkları işler ve emanetler verilmemelidir.
Sevipte söyleyemediğimiz kadar sevilirsek ben yaşadım...

Yaşar Yaşamaz...

Ümraniye sahnesi ,tiyatro izlemek için tercih edilebilecek son sahnelerden biri bence...Şehir tiyatrolarının tüm sahnelerinde oyun izlemiş değilim gerçi ,bu nedenle oyun izlediğim sahneler  içinde diyelim ..
Sahnede ses düzeninden kaynaklı bir sorundan dolayı- salon çok da büyük olmamasına rağmen- ses bizim bulunduğumuz dokuzuncu sıraya çok net gelemiyordu, oyun Ne Yaşar Ne Yaşamaz'dı.

Teselli

Bazen ufacık  bir söz,bazen birinin tebessümü bazen bir yazı derman olur ya derdinize,bugün nette okuduğum bir yazının parçası da  öyle iyi geldi ruhuma , zamanında bir soru sormuşum da cevabı şimdi gelmiş gibi oldu;

“Birçok insanlar da vardır ki; amel bakımından ihlâl ettikleri bazı hükümleri tevil ve inkâr ederek hatalarını telafiye çalışırlar. Hâlbuki bu hareket evvelkinden daha büyük bir kusur, affedilmeyecek bir kabahattir. Çünkü dindar bir insan olarak bütün dini hükümleri ifa edemese bile, onların hepsini kalben kabul etmek ve hak bilmek mecburiyetindedir. İşte bu inceliğin kavranamaması, Allah’ın lütuf ve hidayetinden mahrum bulunmanın alametlerinden biridir. Bazı kimselerde görülen bu gibi bir cehalet veyahut amel eksikliği onları böylesine müthiş tehlikelere çekip götürmekle felaketlerini had bir safhaya ulaştırmış olur.”

Mustafa Sabri Efendi, Meseleler Hakkında Cevaplar  kitabından alıntıymış, alıntıyı yapan da http://farukozcan.blogspot.com , bu blogu bugün gördüm henüz tam olarak ne hakkında yazıyor öğrenmiş değilim
ama Allah razı olsun sayesinde bir inceliği öğrendim.

Boşluk

Bazen o kadar sesli düşünüyorum ki, taşıyor söylediklerim
Taşanların bir kısmı buraya düşüyor bir kısmı boşluğa

Uzayda bir yerde duruyorsa bu sesler ,ilerde bir gün karşıma çıkarsa
en çok kendime gülerim

kaytarmak şahane ,nedenler bahane...

Bu notuma eminim sık sık ilavelerim olacak,aklıma geldikçe yazıyorum.

Ders çalışırken birden aklıma gelen işlervar.Aklıma gelmekler kalmıyorlar,  dersten geçerli bir kaytarma nedeni bulmanın hafifliği ile bunları yapıyorum...

Sonsuz evrende bir kesit

Doğum günlerimizi neden kutladığımızı bilmiyorum.
Ben kutlamak istemiyorum.Doğum günümü kutlamayan arkadaşlarıma da asla kızmam.Birilerinin beni önemseyerek yazmış,aramış,güzel dileklerde bulunmuş olması tabi ki hoşuma gidiyor ama sonsuz bir hayatta ve evrende bizim manasızca yıllara bölünmüş ömrümüzün tekrar eden günlerinde biraraya gelip yaşasın ben doğmuşum demek bana ters geliyor.Evet biraz megolamanlık ve narsistlik barındırıyor bence bu hareket,o yüzden korkuyorum kutlamaktan...

Gönlümdeki Osman Hamdi Bey


"Gönlümdeki Osman Hamdi Bey adlı oyun, ünlü ressamın hayatından önemli kesitlerin sunarken, onun hiç bilinmeyen yönlerini, sanatçı kişiliğini, aile yaşantısını, arkadaşlık ilişkilerini ve aşklarını anlatıyor"


Oyunu Reşat Nuri sahnesinde izledim.

Kızım

İlhan İrem'in kızım şarkısı çok duygulandırır beni, kendi kızı için yazdığını sanmıştım çünkü çok gerçek gelir şarkı.Meğer arkadaşının kızı için yazılmış nette okuduğuma göre.
Tebrik ediyorum bir kez daha.Başkasının acısını bu kadar içselleştirerek anlatabildiği ve bize de yansıtabildiği için.

Kavuşma

Her bayramda özellikle arefe günleri ,uzakta kabirlerinde ziyaret bekleyen yakınlarımı yalnız bırakmanın üzüntüsünü yaşıyorum...hele de babamı.
Her ayrılığın bir kavuşması var,bizimkinin de olacak inşallah

Sessizlik büyüyor yalnızlıkla beraber,karanlıkların rengi koyulaşıyor...

Ankara..
Aslında amacım Ankara'da yeni bir yaşam kurmak değil ama iş ile ilgili yapmak istediğim değişiklikler yolumu Ankara'ya çeviriyor...henüz yolun başındayım,sınavların sonucu neyi gösterir bilmiyorum
belki bambaşka işler veya şehirlerde bulacağım kendimi,henüz kestirmek güç...bildiğim ; değişikliklere açığım
yeni bir başlangıç yapmak için yola çıktım,bunun sonucunda şehrimi de evimi de değiştirmeyi göze aldığım..
Ankara biraz korkutuyor aslında beni,nedenini sorguluyorum sık sık..Yalnız yaşamaktan mı korkuyorsun ,Ankara'da yaşamaktan mı?

ne olur

yolumu kaybedersem bir gün
sen çıkma karşıma
ne olur
yolumu sen sanarım

Gönlümüzü bağladığımız, tenhalarda adını andığımız can!

"Hani, üzerinden mevsimler geçse de sevgilinin mahallesine yolunuz düştüğünde
burnunuzun direği sızlar ya, gelip geçerken günler, günlerin efendisi olan Cuma'ya her uğradığında
öylesi bir hüzün kaplar yüreğimizi...

Yazarının gördüğü gibi:
Zamanın bütün çeşmelerini açık unutmuş gibiyiz. Biz zamanın peşinde koşadururken boşa akıp gidiyor bütün saatler...
İnsan olmaya hiç sıra gelmeden, tükeniyor göğüslerde geriye sayan nefesler... Kalmadı hayatın, insanın, vaktin, ne hayrı, ne bereketi...

Vakt-i şerife, ömr-ü azize yeniden bereket kazandırmak için,
sevgilinin gül cemalini aynı aynadan temaşa için,
vesile-i şefaat ümidiyle
Mektubun sonuna adını düşürdüğümüz kitabı temin edesin, başucunda dursun, uykuya mihman olmadan evvel
güç yetirebilirsen, son sözün "yâd-ı hayali yâr" olsun ya huu

Ya ilahî, bu meclisin sırlıları hürmetine,
bizleri bir ucu Sana varan böylesi bir muhabbet meclisinin bendesi eylediğin gibi
bizleri seninle işiten, seninle gören, seninle konuşan, seninle yürüyen, her amelini seninle işleyen,
cüz’î iradesini aldığın, külli iradenin cazibesiyle üzerinde tasarrufta bulunduğun kullarından eyleyiver ya huu"


[umutrehberi.com]

vazgeçiş

bir sürü yol bir sürü sokak var
geçip gidiyorum önlerinden
karanlıktan  korkarım
dönüp duruyorum aynının başında
oturuyorum köşede
bakıyorum uzunca
başım ellerimin arasında
kalıyorum öylece
gidemem
...
korkarım gelemem
ya beklerim başında usulca
ya da çeker giderim...

İlhan İrem ve can

İlhan İrem konserini benden daha iyi anlatan bir paylaşım,canyoldaştan gelsin;

"entry öncesi uyarı; bu entry savrukluk içerir...*

reklam geçidi bittiğinde huşû içinde ilhan irem'in beklendiği konser.
iki sene hasretinde, yemyeşil bir deniz, ali veli maria, sen bilirsin, şartlı refleks eksikliğini hissettiren konser olmuştur.
gerçi ilhan irem sabaha kadar söylese yetmeyecektir, bitsin istenmeyecektir ya, neyse...
yine de, bir kez daha gördüm ki, sadece konuşamıyorum, anlasana, haydi sil gözlerini ve işte hayat için bile gidilesi konserdir; bu kısım ilhan irem vardı noldu ona'cılar içindir.
bir de söylemeden geçemeyeceğim; konuşamıyorum eşlikçilerini görünce, bunca konuşamayan dillense neler neler olacak fikri de kafamdaki boş düşünce balonunda gidip gelmedi değil...
en nihayetinde, gecenin özü benim için işte hayat'ta gizliydi. şarkının sonlan-a-mayışında; zaman her şeyi...siliyor, silmiyor ikileminde...
"zaman neyi silip neyi silmeyeceğini çok iyi biliyor"* sözünün arkasına sığdırdığı seyirci güzellemesi çok nazikti: "silseydi bu güzellikler burada olur muydu"*
son söz; konser takvimi uydukça (bkz: #29845090), biletleri kaçırılmayacak isimlerdendir ilhan irem. siyahlarının içindeki ışığından nasiplenmek adına...
(sakindokunmayinbana, 23.09.2012 02:11)"

http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=22+eyl%C3%BCl+2012+ilhan+irem+konseri

İlhan İrem ile İstanbul'da Aşk

Özlenene kavuştuğunuzda nasıl sızlarsa burnumuzun direği,istemsiz akarsa gözyaşları
İlhan İrem'in 22 Eylül'de Kuruçeşme Arena 'da İstanbul'da Aşk  konserinde öyle aktı yaşlarım...
İki senelik hasret vardı katlanarak büyüyen..
Hasret bitti ,aynı gece tekrar başladı gün saymalar bir sonraki kavuşma için..
Bu seneki konserinin ilk bölümünde söylediği şarkılarıyla bana hissettirdiği,ülke gündemi dolayısıyla
yaşadığı kırgınlık,öfke,kızgınlık ,reddediş,isyan ama yine de her daim umut
konserden birgün önce Balyoz sonuçlanmıştı,verilen ağır cezalar moralini bozmuş olmalı
askeri vesayetin savunucusu olduğunu sanmıyorum ama anti demokratik uygulamaların varlığından şikayetçi görünüyor,konsere gelenlere hep bir ağızdan tüm haksızlıklara "Hayır" gitti...
ilk bölümdeki şarkıları biraz sitem,kırgınlık kokan  ruh hallerini hissettirdi,ikinci bölümde kült şarkılarıyla coşturdu ,çoşturdu...
konserde ayakta izleyenler arasında kokteyl havasında sohbet edenler de vardı,İlhan İrem' e yapılan haksızlık gibi geldi sohbet havası...üstelik rahatsız da etti ama İlhan İrem'in konserine gelen herkese karşı bir sempati besliyorum :) çok da kızamıyorum ...
Bir diğer mevzu da ,İlhan İrem'in eserlerine şarkı diyerek onları değerinden daha az bir özellikle niteliyor gibi hissediyorum.Diğer dinlediklerimiz şarkıysa İlhan İreminkiler değil,çünkü o kadar büyük ve derin bir paylaşım ki benim için, tek kelime karşılığını vermiyor...
Korkuyorum bir gün İlhan İrem yine ortadan kaybolursa ve bir daha göremezsek diye
kaybetme korkusunu yaşamak hissetmek de güzel aslında
Konserin en güzel yanlarından biri de,birbuçuk sene ders aldığım neyzen Hüseyin Özkılıç'ın da orkestrada olmasıydı,geçen sene de vardı ama bu sene daha ağırlıklı olarak neye yer verilmiş görünüyordu
Hiç bitmese dediğiniz anlar ,saatler vardır ya,benim için de öyle bir geceydi
Tekrar birgün kavuşmak dileğiyle
Neden onu dinlemeyi bu kadar çok sevdiğimi açıklayabilmek de başka bir yazıya kısmet olur inşallah

kısmetse gidelim...

Bu sene gitmek istediğim oyunları yazdım kısa kısa;   şehir tiyatrosu oyunlarından
devlete henüz bakmadım, ordan da çıkar inşallah
isimleri ve konularını http://www.ibb.gov.tr/sites/sehirtiyatrolari/tr-TR/Sayfalar/Oyun.aspx?oyunid=363
adresinden aldım
oyunlardan fragmanlar koymaları çok iyi olmuş,bazen konusu ilgisi çeken  oyundan görüntüler sizin beklentilerinizin karşılanıp karşılanmayacağı konusunda fikir veriyor..
yeni oyunlarda fragman yok doğal olarak, bu sene iki yeni oyun var
DAR AYAKKABIYLA YAŞAMAK ve VİŞNE BAHÇESİ
Yeni oyunlardan Vişne Bahçesine gitmek istiyorum özellikle konusu klasik olmasına rağmen Çehov olması ve daha önce bildiğim kadarıyla Ferhan Şensoy tiyatrosunda uzun dönem oynandı,çok güzel bir oyun olduğunu duymuştum o dönemde ama kısmet olmamıştı gitmek.
Gerçi ikisini izleyip yorum farkını görebilmek zevkli olabilirdi.



HEDDA GABLER
Burjuva hayatının garantilerine sığınarak yaşayan Hedda Gabler, bu nedenle hayatında çok büyük ödünler vermiş, istikrarı seçmiş, aşkı yaşamayı ve üretkenliği reddetmiştir. Sevgiden değil sıkıntıdan evlenmiştir. Kocası güvenilir bir insandır ama bir bilgin olarak parlak değildir. Bir gün ortaya büyük bir tutku yaşadığı ve risklerle dolu hayatı olduğu için reddettiği eski sevgilisi çıkar. Hem de lisede saçlarını çekip durduğu, basit bulduğu bir kız arkadaşının desteğiyle kocasını yerinden sarsacak müthiş bir kitap yayınlamak üzeredir...

yürek yangını..

Her orman yangınında yüreğim yanar,nefesim daralır,izleyemem televizyonda yangın görüntülerini.
İçim acır,yıllarca binbir emekle büyüyen ağaçları diğer bitkileri,gözle görünmeyen binlerce hayvanı ,her türlü canlıyı küle döndüren yangını izleyemem...Milli kayıpları düşündükçe daha da azalır nefesim.
Yazık hem de çok yazık..
Af kanununda olmayan bir suçtur orman yakmak.Ama keşke yakalansa yangına neden olanlar.
Terör örgütüne mensup tarafından yakılanlar,arazi mafyasınca yakılanlar, 2b den yararlanmak için yakılanlar
sonuçta yitip gidiyor ülkenin akciğerleri..

Evde balık kokusu ..

Evdeki balık kokusunu gidermek için :
Metal bir tabağa ,suyla birlikte kabuk şeklindeki tarçın ve karanfil tanelerini koyarak ocakta kaynatabilirsiniz.
Resimdeki gibi bir ısıtıcıya sahipseniz istediğiniz yere  taşıyabilirsiniz..
Altında tealight denilen küçük mumlar var, ısınan suyun buharıyla birlikte mis gibi tarçın ve karanfil kokusu yayılıyor etrafa,balık kokusu da çok kısa süre içerisinde kayboluyor.
Bence tarçın ve karanfil kokusunun insanı sakinleştiren bir yanı da var..


eğlenceli,komik,duygusal,hüzünlü,şefkatli..her seferinde yeniden





Açıkhavada Leyla Mecnun izlemek ayrı bir keyifti ;çekirdek çıtlatarak ,bazen de sakız çiğneyerek hem de :)
Dizinin üçüncü sezon açılışı Kireçburnu'nda Haydar Aliyev Parkı'nda ücretsiz bir organizasyonla ,dizi hayranı bir yardımsever:) in çabaları ile açıkhava gösterimi ile  gerçekleşti

uzaktan sevmek daha güzeldir bazen..

bir ELİF ŞAFAK yazısı;ne güzel anlatmış uzaktan sevmeyi
kimseyi kırmadan ,kendini bile,sevmek ne güzel hem de ne kolay
kolay mı..:)  hem kolay hem zor..

yazı şöyle;

Her şey olduğu gibi kalsın istiyorum.
Ben hep bir sıfır mağlup olayım; sen hep uzak bir hayalden ibaret.
Sen olduğun gibi kal. Ulaşılmaz. Dokunulmaz. Koklanılmaz. Ben olduğum gibi. Dünya olduğu gibi.
....

"Seni uzaktan seviyorum...."

bir kadın gittiğinde..

HER ZAMAN KIYMETİNİZİN BİLİNDİĞİ YERLERDE, KIYMET BİLENLERLE KALIN


Bekir Çoşkun’dan,

Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde "yetim-öksüz" kalan çok olur.

Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...

Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.

Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.

tanıdık çelişkiler

çok tanıdık geldi çelişkiler
okudukça aaa bunları ben de düşündüm dedim çoğu için
o yüzden burda da paylaşmak istedim
benim net olarak kelimelere dökemediğim bir çok hissin tercümanı olmuş Yankı Yazgan
neden işten ayrıldığımın cevapları da var bazılarında
aynı endişeleri taşıyarak çalışmamak dileğiyle..



Yankı Yazgan'ın 29 Temmuz tarihli yazısı , BirGün



İş hayatında insan psikolojisini etkileyen bireysel çelişki nerede?

eylül gibi

bugün eylül ile ilgili gazetelerin birinde bir yazı okudum ,çok hoşuma gitti
eylül, diğer aylardan ayrı bence
ne çok anlatıyor,hatırlatıyor,atıf yapıyor, anımsatıyor..

bu ayda doğan sevgili tarduya gitsin yazı,ben yazmadım ama olsun
okuyunca ilk aklıma sen geldin

yazan :Nazan Bekiroğlu
zaman gazetesi, Eylül 2012

İnsanı canından bezdiren, hiç bitmeyecekmiş gibi gözdağı veren, tam bitti denilen yerde yeniden başlayan kavurucu bir yazdan da serinlik ve selâmetle sıyrılmak mümkünmüş.


Ufkun üzerinde kurşuni renkli bir süvari alayı. "Caddelerde rüzgâr"lı ilk sonbahar şarkıları. Siyah beyaz kısa bir film. Kestanecinin Ekim'e hazırlanan isli "lüküs lâmbası". İlk yağmur damlası, ilk üşüme, ilk hırka.

Bir şehri terk etmemek için sebepler risalesine eklenen zahriye sayfası gibi, şehrime, bütün şehirlere geldiğinden daha erken, kavrulmuş yapraklar dallarının dibine döne döne düşerken. Olur mu olmaz mı derken olur gibi, gelir mi gelmez mi derken gelir gibi. Kalıcı değil geçici. Ama sonunda Eylül geldi.

o kadın ben olsam ...

http://fizy.com/#s/1agmrl


Ansızın bir rüzgar çıksa,
Saçlarını dağıtsa.
Çocuksu saçlarını;
Ben üşüsem.

“İstemeden yaşadığımız ne çok şey var…”

Ucu bucağı görünmez bir hayatın içinde bazen debelene debelene yaşarken, biraz itmiş, biraz yitirilmiş; sakladığımız, taşıdığımız, her şeyde hâlâ umut var.
Doğruluk mu daha büyük meziyettir yiğitlik mi?
Bütün insanlar doğru olsaydı yiğitliğe lüzum kalmazdı

OD,İskender Pala

cevher

Umut ki insanı en son bırakan cevher ve en kıymetli hazinedir..


bayram zamanı

kavuşmak için gitme zamanı
..
ülke olarak kafayı kuma gömüyoruz bu günlerde

ödül

bazen bilemezsin
ödül mü
ceza mı

sevmek ..sevilmek

hissetmektir sadece...
...ve o his, dünyalara değer!
...ve bir dostumun kısa mesajına sığdırdığı derinliktedir bana dünyaları verecek:
"bilmiyorum ki, sevdiğimiz kadar mı sevileceğiz söyleyebileceğimiz kadar mı
ben söyleyemediklerim kadar sevilmeyi isterim..."
(sakindokunmayinbana, 06.07.2012 01:29)

Platonik aşk..

kendi sessizliğinde yitip giden aşk.
kalbin atar ve hiçbir şey olmayacağını bilirsin ya...yıkılışıdır platoniğin;
öleceğini bilip, nefes almak gibi...*


(sakindokunmayinbana, 01.08.2012 22:44)

sen gideli..



http://www.youtube.com/watch?v=4a0Y8qVVWFI


Sen gideli dayıoğlu bir sene olmuş

Ah O Arda Kalanlar

http://www.youtube.com/watch?v=FAvBZEivZ-s&feature=share

Ah !
Gideni değil de kalanı boğar ayrılık
Yanar dağlar kadar

Yalnızlıktır yoldaşın artık
Mevsim hep sonbahar

Gün geceye kavuşur

Yüreğin uyuşur
El çekersin bütün dünyadan
Hasretin tutuşur
Anılar uçuşur
Acı bir elvedadır arda kalan
Yalan
Aman aman
Ötesi
Yalan

Sana değil sitemim
Kaderime küserim
Birgün kavuşuruz nasıllsa derim
Özlemek ne demek iyi bilirim


Söz :Murat Güneş
Müzik Cahit Berkay
Vokal :Derya Petek




İlk gülücükler

http://www.youtube.com/watch?v=_HmVVWM8BXE

güzel gelecek günlerin, gecesi sisli olurmuş
yarının güzelliğini, örüyor gözyaşların senin
soğumuş bir gecenin, sabaha karşısında
ürkek bir bahar dalının, tomurcuklarını göreceksin

hayatın üçüncü gözü

http://www.youtube.com/watch?v=T6dWfXdnfhM&feature=share

"
hayat bir ürpertidir kuytularımda
hayat ayak sesleri
uykularımda

yıldızlar..

onlar..
yıldızlar..
kaybolmuş aşklar gibi..
yaşamamışlar da ,o yüzden gökyüzünde asılı kalmışlar gibi..

Biliyorum Sana Giden Yollar Kapalı

Biliyorum Sana Giden Yollar Kapalı – Cemal Süreya


Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

gitsen de...

http://www.youtube.com/watch?v=sQ0RVOq7sDI


yollar...
nereye götürecek seni,
bu yara bitirecek seni,
hangi aşk dindirebilir ki öfkeni?

İnsan...

kimi seveceğini seçebilir sanmış insan..

Sefil


en sefil edene mi gidiyor yürek ?


Suskunlar

şans..

illa bi şans vereceksen

önce kendine ..

İnkar...

inkar  etme

kabul et ki acın azalsın...

İnkar 2...

sükut ikrardan
inkar aşktan gelirmiş...


Pişmanlık...

onurlu bir pişmanlık vicdan azabından iyidir...

kekik

kuşu gömdüm ellerimle
Eğer bir kusurum var ise Allah'ım beni affet

emir

üzülmeyeceksin gereksiz
dert edinmeyeceksin dert olmaya değmez durumları
beterin beteri olduğunu görmeden kendine geleceksin

Roman insan beynini güçlendirir mi?

Bilim dünyası sonunda edebiyata da el attı ve insan beynini farklı bir biçimde etkileyen on romanı tespit etti.

Edebiyatın ‘iyileştirici’ niteliğinden yola çıkan bir grup bilim insanı, nitelikli romanların insan beynini geliştirip keskinleştirdiğini, sosyal bağları güçlendirerek kişiliği değiştirdiğini ve ilişki kurmayı kolaylaştırdığını koydu ortaya. Hürriyetin haberine göre, Toronto Üniversitesi öğretim üyesi psikiyatr Keith Oatley ve Ingrid Wickelgren tarafından Scientific American’da yazılan makaleye göre, roman kahramanlarıyla özdeşleşmek, hem hayal dünyasını zenginleştiriyor, hem de sosyal bağları güçlendiriyor.

Sensin...

istediklerin
istemediklerin
vazgeçtiklerin
isteyip de alamadıkların
reddettiklerin
reddedenlerin
hepsinin toplamısın sen
bırak hayat görsün hesabı
sen toplama çıkarma ile uğraşma

Umut...

yeni çiçekler ekme zamanı mı demek bu

yeni umutları yeşertmenin

kimbilir...

cesaret...

duydun mu sesimi
bağırabildim mi yeterince
anlatabildim mi , görebildin mi açıkça yüreğimi
yok muydu cesaretin
aynı yüreklilikle karşımda durmaya...

yeniden...

düştüğün yerden kaldıracak kimseyi bekleme !

sen

tut elini

kendin.

inan !

duy sesini !

yeniden başla...



söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil
çektiğim alamı bir ben bir de allah’ım bilir

fuzuli

birine güveneceksin hayatta

birine güveneceksin hayatta

ama kime güveneceğini iyi düşün

...........................
güçlüsün eğer paylaşabiliyorsan hissettiklerini

hesap yapmadan

karşılık beklemeden

dürüstçe



efkarlıyım

Efkarlıyım başım duman
Sitemim var ey koca çınar
Zor günümde nicesini andım
Muhabbet yetmezmiş bilmedim

zor zamanlar

Zor zamanlar haber vermez gelirken
kapı arkasında bekler namert
her daim eli kulağında

canı yanan...

canı yanan sabretsin

can yakan da yanacağı günü beklesin !



suskunlar..

kime gidersin..

kime gidersin canın yandığında....

sevdiğine mi gidersin
seni sevene mi ?

Arada bir..

http://www.youtube.com/watch?v=KUbR9rWjPvw



Arada bir bir yanım
Kaçsam diyor uzağa
Katsam diyor önüme
Canımı yorganımı
Arada bir bir yanım
Düşsem diyor tuzağa
Geçsem dünyanın derdini
Varsam cennetime diyor

Gel benimle...

http://www.youtube.com/watch?v=N9GMqQmtej4


Gel benimle çok çok uzaklara
Hüzünlerimi bir parça aşkla değiştir

Bir çocuk sevdim..

http://www.youtube.com/watch?v=17nUjmyX1J8

bir çocuk gördüm uzaklarda
gözleri kederli hatta korkulu
her şeye rağmen bir an gülümsedi çocuk
sıcak sade ama biraz kuşkulu

bir çocuk sevdim uzaklarda
sanıyordum ki onun özlemi de buydu
o ise bir bakışta beni örtülerimden
yalnızca yalnızca duygularıyla soydu

ben böyle yürek görmedim böyle sevgi
şimdi çocuk büyümekte günbegün
bütün hüzünleri okşadı birer birer
gizli bir ümide sarılarak biraz küskün

bir çocuk gördüm uzaklarda
biraz çocuk biraz adam biraz hiçti
ellerinde yaşlı zaman demetleri
daha önce denenmemiş yeni bir yol seçti

bir çocuk sevdim uzaklarda
bir elinde yarın öbür elinde dün
erken ihtiyarlamaktan sanki biraz üzgün
dünyanın haline bakıp güldü geçti.

Söz:Sezen Aksu

Özdemir Asaf ile İlhan İrem 'in çok güzel bir buluşması...

Türkiye'de İstanbul ne ise İstanbul'da gece ne ise
Gecede yürümek ne ise
Yürürken düşünmek ne ise
Seni unutamamacasına düşünmek ne ise

Vazgeçme !

Yeni umutlar ektim...


Bazen de umduğun gibi gitmiyor...

Bazen de umduğun gibi gitmiyor...

Çiçek açmasını beklerlen
lalelerimin üçü de öldü :(



 Beklemeye devam...

Bekleyen karşılığını alırmış..



ben de beklliyorum..

her gün büyümelerini izlemek istiyorum
yeni yapraklar vermesini
çiçeklerinin açmasını
açan çiçeklerin kurumasını ,düşmesini
yerini yenilerine bırakışını
bazen hastalanıp boyunlarını büküp tekrar toparlanmalarını
hepsini izliyorum
fotoğraflarını çekiyorum ki sen de izle





ektim umutları
toprağın altındalar
şimdi bekleme zamanı....







Olmayacak bir hayale kaptırdım kendimi

Olmayacak bir hayale kaptırdım kendimi


Sonra kuşkular sardı bedenimi...



Kocamanan bir aşkın içinde kayboldum


Bulamam yolumu sen olmayınca...


Yanımda kalsan
hep yanımda olsan

Gitmesen dursan
öylece baksan bana

Söz versen,

sözünden hiç dönmesen

Ömrün boyunca hep beni sevsen





Cem Özkan  şarkısı
unuturum ki dersin
silersin ismini telefonundan
ezberlemeye çalışarak numarasını
dönersin arkanı gidersin
zihnine kazıyarak gülümseyen yüzünü
her gün biraz daha kaçarsın
iz bırakarak  kendinden





özlenen kar geldi...







yağışını izlemeyi

çocuklar gibi yokuşlarda kaymayı
yuvarlanmayı
karda yürümeyi
çok seviyorum..

camdan izlediğim çatıdaki karlar da mutlu ediyor beni
güneşte ışıldayan kar taneleri de...





Doğu Çınarı






Resim yazısı ekle


1416 yıllık bu koca çınarı görmek isterseniz ,yolunuz Bursa'ya düştüğünde sabah kahvaltınızı bu çınarın gölgesinde yapabilir, hemen önünde kurulan köy pazarından alışveriş yapabilirsiniz...

kaktüs ve minik çiçekleri

 Eğer çarşıda ,pazarda,markette renk renk çiçeklerin, kaktüse yapıştırılmış yapma çiçekler olduğunu düşünmüşseniz benim gibi diye,  gerçekten çiçek  açan bir kaktüsün fotoğrafını eklemek istedim 
 
fotoğraf açısından kötü bir çekim olmuşsa da derdini anlatıyor..




İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat Ek Bina

Yıkılacakmış, bu sayfada da hatırası kalsın istedim,yokolup gitmeden...

 inşaat şehir halinden kurtulacağın günü bekliyoruz Üsküdar

süzülen ışık var ya
ne zaman bu karelere benzer bir hal görsem pencereden baktığımda
koşmak gelir içimden sokağa
ben de varım diye..

bir an olur sıkılırsa için
gökyüzüne bak,bulutlara,güneşe,yağmura,

umudun olur yaşamak için..
Aynada gördüğüm yüz ben değilim