Tv Arşivi diye bir site var, bence süper.Kaçırdığım tv programlarını arama motorlarından birinde arar bir sürü sayfaya tek tek bakarak bulmaya çalışırdım,çünkü arama motorunda çıktığı halde aslında video yüklenmemiş olabiliyor.Her tv kanalının da adam gibi arşivi olmadığı için bazen gereksiz vakit kaybediyordum.Son aramalarımda bu site çıkmaya başladı karşıma.
En güzel yanı, tv de program yayınlnırken aynı anda buraya da yüklenmesi,yani Tv'de kaçırdığım programı bir ya da iki saat sonra burada bulabiliyorum.Her kanal her program var sanırım,ne aradıysam çıktı.
Tek kötü yanı dakika dakika yüklemesi,ve reklamların da kayda alınması :(
Başka gündemler de var!
Habertürk televizyonunda Pelin Çift çok güzel programlar yapıyor, güzel derken neyi kastediyorum ;
merak uyandıran ama az bilinen konularda uzmanlar buluyor ,zor konuları iyi sorular yönelterek işliyor.Aslında sadece sanki kendi merakları doğrultusunda konular buluyor ve kendi kafasını kurcalayan sorular soruyor gibi görünse de hem konular hem de sorular aslında sessizliğin sesi gibi...Tüm programlarından mutlaka faydalı bilgiler ediniyorum hem de zihni açan sorulara şahit oluyorum.Özellikle din ve tarih konularında yapılan programlar benim en çok ilgimi çekenler.
Programın ismi öteki gündem.En son 16 Kasımda İslamiyet'te mezheplerin nasıl ilk ortaya çıktığını anlatıyor.
İzlemek isterseniz netten tv arşivi diye bir site var,ordan bulabilirsiniz.
ahkam keserim
Dücane Cündioğlu, bence edebi felsefe yapıyor ve hiç ilgimi çekmiyor,
yazıları da fazla süslü,kelime oyunlu,zorlama ve bazen de fazla romantik ve melankolik geliyor.
Neden bu kadar çok takip edeni var henüz idrak etmiş değilim.Sanırım henüz onların anladığını ben anlayabilmiş değilim.
Yazdıklarının tasavvufla ilgisi varmış gibi görünmesine rağmen bence hiç ilgisi yok.
yazıları da fazla süslü,kelime oyunlu,zorlama ve bazen de fazla romantik ve melankolik geliyor.
Neden bu kadar çok takip edeni var henüz idrak etmiş değilim.Sanırım henüz onların anladığını ben anlayabilmiş değilim.
Yazdıklarının tasavvufla ilgisi varmış gibi görünmesine rağmen bence hiç ilgisi yok.
İzliyorum
Dizi izlemeyi seviyorum, ama televizyon karşısında dizi izlemenin artık işkenceye dönüştüğünden beri, dizileri netten takip ediyorum; genelde yayınlandığı günden bir iki gün sonra izlediğim için de gerçekte hangi gün yayınlandıklarını bazen şaşırıyorum.
Behzat Ç ve İşler Güçler bölüm kaçırmadığım diziler,bunların dışında düzenli takip ettiğim dizi yok.
Kıvanç Tatlıtuğ 'un oyunculuğu hakkında o kadar çok övgü duydum ki, nerdeyse bölüm sayısı 50'ye gelmiş dizinin hiçbir bölümünü ilgimi çekmediği için şimdiye kadar izlememiş olmama rağmen ,övgülerin kaynağını merak edip dizinin ilk ve son bölümlerini izlemeye karar verdim ,gerçekten gittikçe performansı artan çok iyi bir oyunculuğu varmış,hatta dizi sardı,ilk 7 bölüm ve son 3 bölüm izledim, ama sonra konunun aynı şeyler etrafında dönüp durduğunu görünce ,izlenecek bir çekiciliği kalmadı benim için.
İşler Güçler de son üç dört bölüm resmen sulandırdı.İlk bölümlerde yeralan zeki esprilerin yerine bol bol
belaltı esprilerin suyunun çıkmış halini izledim bu yüzden eskisi kadar zevkle izleyemiyorum diziyi.Sanki malzeme bitti de,beğenilen kısımları çevirip çevirip farklı zamanlarda tekrar önümüze sürüyorlarmış hissine kapılıyorum ki bence malzeme bitecek gibi değil...Murat Cemcir'in ve Burak Satıbol'un oyunculuğu bile tek başına diziyi benim için izlenebilir kılarken,esprilerin düzeyi de düşmesse tadından yenmez..
Behzat Ç ve İşler Güçler bölüm kaçırmadığım diziler,bunların dışında düzenli takip ettiğim dizi yok.
Kıvanç Tatlıtuğ 'un oyunculuğu hakkında o kadar çok övgü duydum ki, nerdeyse bölüm sayısı 50'ye gelmiş dizinin hiçbir bölümünü ilgimi çekmediği için şimdiye kadar izlememiş olmama rağmen ,övgülerin kaynağını merak edip dizinin ilk ve son bölümlerini izlemeye karar verdim ,gerçekten gittikçe performansı artan çok iyi bir oyunculuğu varmış,hatta dizi sardı,ilk 7 bölüm ve son 3 bölüm izledim, ama sonra konunun aynı şeyler etrafında dönüp durduğunu görünce ,izlenecek bir çekiciliği kalmadı benim için.
İşler Güçler de son üç dört bölüm resmen sulandırdı.İlk bölümlerde yeralan zeki esprilerin yerine bol bol
belaltı esprilerin suyunun çıkmış halini izledim bu yüzden eskisi kadar zevkle izleyemiyorum diziyi.Sanki malzeme bitti de,beğenilen kısımları çevirip çevirip farklı zamanlarda tekrar önümüze sürüyorlarmış hissine kapılıyorum ki bence malzeme bitecek gibi değil...Murat Cemcir'in ve Burak Satıbol'un oyunculuğu bile tek başına diziyi benim için izlenebilir kılarken,esprilerin düzeyi de düşmesse tadından yenmez..
Elfida
Söz : Haluk Levent-Emrah Aydoğdu - Müzik: Ömer Faruk Güney
Emekçilerinin yüreklerine sağlık,sözleri de özel,müziği de.
Şarkının ismi Elfida, çok hüzünlü bir şarkı,yazılış öyküsü bu hüznün kaynağı aslında ama bundan bahsetmeyeceğim ,sebebi; konusunu netten okudum ,Haluk Levent'ten duymadım ,gerçekliğini tam olarak bilmiyorum.
Şarkıyı farklı bir yorumcudan hatta sıradışı birinden dinledim,resmen çarptı.
Emekçilerinin yüreklerine sağlık,sözleri de özel,müziği de.
Şarkının ismi Elfida, çok hüzünlü bir şarkı,yazılış öyküsü bu hüznün kaynağı aslında ama bundan bahsetmeyeceğim ,sebebi; konusunu netten okudum ,Haluk Levent'ten duymadım ,gerçekliğini tam olarak bilmiyorum.
Şarkıyı farklı bir yorumcudan hatta sıradışı birinden dinledim,resmen çarptı.
Sen
çıkmayan sesimsin
aradığım yüzsün
özlediğim ses...
şarkımsın ama
susma sebebimsin.
beklediğim baharımsın gelen kışımsın
Dua
Yazının tamamı, http://umutrehberi.wordpress.com/page/2/ sitesinde.Üzerine söyleyecek sözüm yok...
Bana duâ edin, size icâbet edeyim (duânıza cevab vereyim)! Şübhesiz benim ibâdetimden (yüz çevirip) kibirlenenler, yakında zelîl olan kimseler olarak Cehenneme gireceklerdir![Mü'min:60]
Candan, gönülden söylenen güzel sözler, duâlar, niyâzlar, yakarışlar, Hakk’a doğru yükselir. Hakk’tan başka kimsenin bilmediği, bir yere kadar varır, ulaşır. Temizlenmiş ve arınmış olan nefeslerimiz, hoş sözlerimiz, yücelir, yücelir, bizden armağan olarak ölümsüzlük, sonsuzluk âlemine varır. Sonra sözlerimizin, niyâzlarımızın sevabı, Allah’ın rahmeti eseri olarak kat kat çoğalarak bize gelir. Sonra da, kul, elde ettiklerine benzer sevabı, tekrar elde etsin diye, Allah, bize, yine onlara benzer sözler söyletir. İşte böylece, hiç durmadan, güzel sözler, ötelere yükselir, yücelere gider. Karşılığında rahmet iner, bu iki hal, sende, senin varlığında dâima olur durur. Kendinde olmaksızın, istiğrâk hâlinde edilen duâ, bambaşkadır. O duâ, duâ edenin kendinden değildir, kendinde bulunanın duâsıdır. Daha doğrusu, o duâ, gönülde bulunan Hakk’ın sözleridir. Aslında o duâyı Allah etmektedir. Çünkü duâ eden kul, kendinde olmadığı için aradan çıkmıştır. O duâ da Allah’tandır, kabul edilişi de Allah’tandır.[Hz. Pir Mevlana(ks)]
Rabbim, şu taş kesilmiş kalbi sen mum gibi yumuşat, iniltisini tesirli ve acınır bir hâle getir ki, feryâdına yetişenler bulunsun…
Duanın, ömrümüzdeki değeri pek yücedir. Hadîs-i şerîflerde açıklandığı gibi duanın bizzat kendisi bir ibadettir. Çünkü Kur’an’da Allah celle celâlüh tarafından emrolunmuştur. Hatta ibadetin hası, özü ve iliğidir. Dua dînin direği, rahmet-i ilâhiyenin anahtarı, göklerin ve yerin nûrudur. Hiçbir şey Allah nezdinde duadan daha makbul ve değerli değildir. Allah celle celâlüh kendisine dua edeni sever, etmeyene gazap eyler. O halde her vesile ile dua etmeli, küçük-büyük her şeyi Allah’tan dilemeliyiz. Dua sadece psikolojik bir rahatlama ve tatmin değildir. Bilakis fiilî ve maddî tesirleri her zaman görülen, faydalı, geçerli bir şeydir. Duanın başa gelen derdi, belayı kaldırmaya, gelecek olanı da önlemeye imkân ve selahiyeti vardır. O, Allah’ın saf saf dizili mânevî ordularından bir ordusu olup sevk edildiği yerde iş görür, bitirir. Dua mü’minin tesirli bir silahıdır. Dua, kazâ-yı mübremi, yani kesinlik kazanmış ilâhî bir takdir ve hükmü durdurur ve değiştirir. Kul dua edince muhakkak bir şeyler kazanır, onun duası karşılıksız bırakılmaz. Ya dilediği şey kendisine bahşolur ya bir günahı bağışlanır ya da sevabı âhirette verilmek üzere muhafaza olunur...
Emanet
Aşağıdaki yazı http://www.umutrehberi.com/ dan, tamamı için siteyi ziyaret edebilirsiniz, insana ilaç gibi gelen sitelerden,her ziyaretinizde gönül kapınızı biraz daha aralayanlardan...Allah razı olsun.
Şüphesiz Allah size, emanet (ve iş)leri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah bununla size, gerçek, ne güzel öğüt veriyor! Şüphe yok ki Allah (sözlerinizi, hükümlerinizi) hakkıyle işitici, (bütün yaptıklarınızı) hakkıyle görücüdür. [Nisa:58]
...
....
Malumâliniz üzre Mekke’nin fethi sırasında Allah Rasûlü, Kâbe’ye girmek üzere geldiğinde Kâbe anahtarı kendisinde bulunan Abduddâroğullarından Osman bin Talha kapıyı kilitlemiş ve anahtarı da Hz. Peygamber’e: “Allah’ın peygamberi olduğunu bilsem vermekten çekinmezdim.” diyerek vermek istememişti. Hz. Ali, osman’ın kolunu büküp anahtarı zorla aldı ve kapıyı açtı. Allah Rasûlü de Kâbe’ye girip iki rekat namaz kıldıktan sonra dışarı çıktı. Çıktığında amcası Abbas anahtarın kendisine verilmesini istediyse de bu âyetin inmesi üzerine anahtar Osman’a olay safahatıyla anlatılarak ve inen bu âyet kendisine okunarak teslim edildi. Osman derhal iman ediverdi. Demek ki önce iş bilmek; ehliyet ve liyâkat sonra sözüne sadık olmak… İnanç da onu taçlandırıyor.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, emânetlerin zâyî edilmesini, dünyâ hayâtını kıyâmet sahnelerine çevirecek derecede büyük bir ifsat, bozulma sebebi olarak görmüştür. Bir toplantıda Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem etrafındaki sahâbilere birşeyler anlatırken, bir bedevî geldi ve
- Kıyâmet ne zaman kopacak? diye sordu.
Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem sözünü kesmeyip konuşmasına devam etti. (O kadar ki) oradakilerden kimisi (kendi içinden) “bedevîyi işitti ama, sorusundan hoşlanmadı”; kimisi de ” galiba işitmedi” diye durumu yorumladı. Derken Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem, sözünü bitirince
-” O, Kıyâmeti soran nerede?” buyurdu. Bedevî;
-Benim, buradayım ya Resulallah! dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber;
-”Emânet zâyi edildi mi Kıyâmeti bekle!” buyurdu. Bedevî;
-Emânet nasıl zayi’ olur? dedi. Resûlulhah sallellahu aleyhi ve sellem de;
-” İş, ehil olmayana verildi mi Kıyâmeti bekle!”buyurdu
Hayat-ı seniyyelerinde de böyledir. Resulullah efendimiz hicret buyururlarken de kılavuzu Abdullah bin Uraykıt müşrikti. Ama en iyi kılavuzdu. İşini en iyi yapan adamdı. Müslüman’dan seçmedi efendimiz. İşi en iyi yapanını seçti.
-Ölçü, kainatın efendisinden: “emanete riayetsizliği, bir kıyamet habercisi gibi değerlendirip işleri ehline vermek” Bu iş çok basit bir görevden devlet sorumluluğuna kadar böyle midir?
Kur’an-ı Kerim, peygamberlerin hal ve evsafıdır. Kur’an-ı Kerîm’i huşû’ ile okuyup tatbik edersen, kendini peygamberler ile, veliler ile görüşmüş farzet! Peygamber kıssalarını okudukça, ten kafesi, can kuşuna dar gelmeye başlar. Biz bu ten kafesinden ancak bu vâsıta ile kurtulduk. O kafesten halâs olmak için bu yoldan yani, tevhîd tarîkından başka çare yoktur. [Hz. Pir Mevlana]
- Can kardeşim sen bir de şu ayetleri ekle hikmete: İsterse kendileri ve yakınları aleyhine olsun, adaleti ayakta tutarlar. (Nisâ:135) Hatta bir kavme olan kinleri adaletten ayrılmalarına yol açmaz. (Maide:8) Buradan yayılan manayı münifi hayatın her alanına yaymak mümkün: ister partiye oy ver, ister memura kadro, ister marketten deterjan al, ister hatuna ayakkabı farketmez; o işi en iyi yapan kimse ona teslim etmeli, zamanı, kadroyu, mangırı, ömr-ü azizi isrâf etmemeli erenlerim.
- Nasibimizce anladık efendim payımıza düşeni: emanetler ehline verilmeli, adam kayırmaktan, torpilden, uzak durulmalı; cemaat ve tarikat mensuplarına dahi, bizdendir diye ehil olmadıkları işler ve emanetler verilmemelidir.
Yaşar Yaşamaz...
Ümraniye sahnesi ,tiyatro izlemek için tercih edilebilecek son sahnelerden biri bence...Şehir tiyatrolarının tüm sahnelerinde oyun izlemiş değilim gerçi ,bu nedenle oyun izlediğim sahneler içinde diyelim ..
Sahnede ses düzeninden kaynaklı bir sorundan dolayı- salon çok da büyük olmamasına rağmen- ses bizim bulunduğumuz dokuzuncu sıraya çok net gelemiyordu, oyun Ne Yaşar Ne Yaşamaz'dı.
Sahnede ses düzeninden kaynaklı bir sorundan dolayı- salon çok da büyük olmamasına rağmen- ses bizim bulunduğumuz dokuzuncu sıraya çok net gelemiyordu, oyun Ne Yaşar Ne Yaşamaz'dı.
Teselli
Bazen ufacık bir söz,bazen birinin tebessümü bazen bir yazı derman olur ya derdinize,bugün nette okuduğum bir yazının parçası da öyle iyi geldi ruhuma , zamanında bir soru sormuşum da cevabı şimdi gelmiş gibi oldu;
“Birçok insanlar da vardır ki; amel bakımından ihlâl ettikleri bazı hükümleri tevil ve inkâr ederek hatalarını telafiye çalışırlar. Hâlbuki bu hareket evvelkinden daha büyük bir kusur, affedilmeyecek bir kabahattir. Çünkü dindar bir insan olarak bütün dini hükümleri ifa edemese bile, onların hepsini kalben kabul etmek ve hak bilmek mecburiyetindedir. İşte bu inceliğin kavranamaması, Allah’ın lütuf ve hidayetinden mahrum bulunmanın alametlerinden biridir. Bazı kimselerde görülen bu gibi bir cehalet veyahut amel eksikliği onları böylesine müthiş tehlikelere çekip götürmekle felaketlerini had bir safhaya ulaştırmış olur.”
Mustafa Sabri Efendi, Meseleler Hakkında Cevaplar kitabından alıntıymış, alıntıyı yapan da http://farukozcan.blogspot.com , bu blogu bugün gördüm henüz tam olarak ne hakkında yazıyor öğrenmiş değilim
ama Allah razı olsun sayesinde bir inceliği öğrendim.
“Birçok insanlar da vardır ki; amel bakımından ihlâl ettikleri bazı hükümleri tevil ve inkâr ederek hatalarını telafiye çalışırlar. Hâlbuki bu hareket evvelkinden daha büyük bir kusur, affedilmeyecek bir kabahattir. Çünkü dindar bir insan olarak bütün dini hükümleri ifa edemese bile, onların hepsini kalben kabul etmek ve hak bilmek mecburiyetindedir. İşte bu inceliğin kavranamaması, Allah’ın lütuf ve hidayetinden mahrum bulunmanın alametlerinden biridir. Bazı kimselerde görülen bu gibi bir cehalet veyahut amel eksikliği onları böylesine müthiş tehlikelere çekip götürmekle felaketlerini had bir safhaya ulaştırmış olur.”
Mustafa Sabri Efendi, Meseleler Hakkında Cevaplar kitabından alıntıymış, alıntıyı yapan da http://farukozcan.blogspot.com , bu blogu bugün gördüm henüz tam olarak ne hakkında yazıyor öğrenmiş değilim
ama Allah razı olsun sayesinde bir inceliği öğrendim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)