yürek yangını..

Her orman yangınında yüreğim yanar,nefesim daralır,izleyemem televizyonda yangın görüntülerini.
İçim acır,yıllarca binbir emekle büyüyen ağaçları diğer bitkileri,gözle görünmeyen binlerce hayvanı ,her türlü canlıyı küle döndüren yangını izleyemem...Milli kayıpları düşündükçe daha da azalır nefesim.
Yazık hem de çok yazık..
Af kanununda olmayan bir suçtur orman yakmak.Ama keşke yakalansa yangına neden olanlar.
Terör örgütüne mensup tarafından yakılanlar,arazi mafyasınca yakılanlar, 2b den yararlanmak için yakılanlar
sonuçta yitip gidiyor ülkenin akciğerleri..

Evde balık kokusu ..

Evdeki balık kokusunu gidermek için :
Metal bir tabağa ,suyla birlikte kabuk şeklindeki tarçın ve karanfil tanelerini koyarak ocakta kaynatabilirsiniz.
Resimdeki gibi bir ısıtıcıya sahipseniz istediğiniz yere  taşıyabilirsiniz..
Altında tealight denilen küçük mumlar var, ısınan suyun buharıyla birlikte mis gibi tarçın ve karanfil kokusu yayılıyor etrafa,balık kokusu da çok kısa süre içerisinde kayboluyor.
Bence tarçın ve karanfil kokusunun insanı sakinleştiren bir yanı da var..


eğlenceli,komik,duygusal,hüzünlü,şefkatli..her seferinde yeniden





Açıkhavada Leyla Mecnun izlemek ayrı bir keyifti ;çekirdek çıtlatarak ,bazen de sakız çiğneyerek hem de :)
Dizinin üçüncü sezon açılışı Kireçburnu'nda Haydar Aliyev Parkı'nda ücretsiz bir organizasyonla ,dizi hayranı bir yardımsever:) in çabaları ile açıkhava gösterimi ile  gerçekleşti

uzaktan sevmek daha güzeldir bazen..

bir ELİF ŞAFAK yazısı;ne güzel anlatmış uzaktan sevmeyi
kimseyi kırmadan ,kendini bile,sevmek ne güzel hem de ne kolay
kolay mı..:)  hem kolay hem zor..

yazı şöyle;

Her şey olduğu gibi kalsın istiyorum.
Ben hep bir sıfır mağlup olayım; sen hep uzak bir hayalden ibaret.
Sen olduğun gibi kal. Ulaşılmaz. Dokunulmaz. Koklanılmaz. Ben olduğum gibi. Dünya olduğu gibi.
....

"Seni uzaktan seviyorum...."

bir kadın gittiğinde..

HER ZAMAN KIYMETİNİZİN BİLİNDİĞİ YERLERDE, KIYMET BİLENLERLE KALIN


Bekir Çoşkun’dan,

Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde "yetim-öksüz" kalan çok olur.

Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...

Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.

Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.

tanıdık çelişkiler

çok tanıdık geldi çelişkiler
okudukça aaa bunları ben de düşündüm dedim çoğu için
o yüzden burda da paylaşmak istedim
benim net olarak kelimelere dökemediğim bir çok hissin tercümanı olmuş Yankı Yazgan
neden işten ayrıldığımın cevapları da var bazılarında
aynı endişeleri taşıyarak çalışmamak dileğiyle..



Yankı Yazgan'ın 29 Temmuz tarihli yazısı , BirGün



İş hayatında insan psikolojisini etkileyen bireysel çelişki nerede?

eylül gibi

bugün eylül ile ilgili gazetelerin birinde bir yazı okudum ,çok hoşuma gitti
eylül, diğer aylardan ayrı bence
ne çok anlatıyor,hatırlatıyor,atıf yapıyor, anımsatıyor..

bu ayda doğan sevgili tarduya gitsin yazı,ben yazmadım ama olsun
okuyunca ilk aklıma sen geldin

yazan :Nazan Bekiroğlu
zaman gazetesi, Eylül 2012

İnsanı canından bezdiren, hiç bitmeyecekmiş gibi gözdağı veren, tam bitti denilen yerde yeniden başlayan kavurucu bir yazdan da serinlik ve selâmetle sıyrılmak mümkünmüş.


Ufkun üzerinde kurşuni renkli bir süvari alayı. "Caddelerde rüzgâr"lı ilk sonbahar şarkıları. Siyah beyaz kısa bir film. Kestanecinin Ekim'e hazırlanan isli "lüküs lâmbası". İlk yağmur damlası, ilk üşüme, ilk hırka.

Bir şehri terk etmemek için sebepler risalesine eklenen zahriye sayfası gibi, şehrime, bütün şehirlere geldiğinden daha erken, kavrulmuş yapraklar dallarının dibine döne döne düşerken. Olur mu olmaz mı derken olur gibi, gelir mi gelmez mi derken gelir gibi. Kalıcı değil geçici. Ama sonunda Eylül geldi.